Beklemek de Bazen Yaşamaktır
Bazen ne için olduğunu bilmeden beklersin. Bir ses, bir işaret, bir hareket aramazsın aslında… Sadece durursun. Çünkü içindeki dünya da durmuş gibidir. Dışarıda saatler işler, insanlar yürür, sabahlar başlar. Ama senin içinde zamanın yönü yoktur. “Sonsuz Bekleyiş” şiirini yazarken bu durgunluğu yaşıyordum. Kimseden bir şey beklemiyordum, çünkü beklediğim benmişim aslında. İnsanın bazen kendisinden başka sığınacağı bir yer kalmaz. O sükûnet, o boşluk… Zannedilir ki yalnızlıktan doğar ama hayır. Kalabalıkların içinde bile insan kendiyle baş başa kalabilir. Yalnızlık, herkesi terk ettiğinde değil, kendi sesini duymaya başladığında başlar. Ve bu bekleyiş illa ki dramatik bir şey değil. Bazen çok sade. Hayatın kenarında oturup izliyormuş gibi… Ne mutlusun, ne de tamamen mutsuz. Bir boşlukta süzülür gibi, duruyorsun. Ama bu da bir hâl. Bu da bir yaşam biçimi. Beklemek sadece beklemek değildir. Kendi içinde yavaş yavaş uyanmaktır da belki. “Starliçe” kitabımı da bu ruh haliyle yazdım. B...